
7 Aralık 2008 Pazar
Mesut Ol Sen

6 Aralık 2008 Cumartesi
EURO 2004
EURO 2004 tarihte açılış maçı ile final maçı aynı takımlar arasında oynanan ilk büyük turnuvaydı. Ancak ne bu iki maç ne de aralarında oynanan 29 maç izleyenlere keyif vermedi. Defansif anlayışın dünya futbolunda zirve yaptığı yıldı 2004. Diğer büyük turnuvaların aksine akılda kalan hiçbir maç olmamıştı. Benim de aklımda hiçbir maç kalmadı ama bir anı kaldı. Çeyrek final maçları başlamadan önce arkadaşlarla toplanmış oturuyorduk. Maçlardan konuşuyorduk. O sırada benim "Abi bütün takımların gücü birbirine yakın. Yunanistan dışındaki 7 takımın da şampiyonluk şansı var" şeklinde talihsiz bir beyanatım oldu. Be kardeşim göt olunur da böyle mi olunur. Hala hatırladıkça gülerim. Kısacası hem sıkıcı hem de hayal kırıklıklarıyla dolu bir turnuva olmuştu benim için. Ama yine de futboldu sonuçta, gönül verdiğimizdi, o yıl az meyve vermiş olsa da meyvesi goldü. Bunlar da en güzel 10 golü EURO 2004'ün (Tabi bana göre).
5 Aralık 2008 Cuma
2002 Dünya Kupası



Grup maçları sonunda Fransa ve Arjantin’in yanı sıra son Dünya Üçüncüsü Hırvatistan ve maçlara kolsuz formalarla çıkma isteği FIFA tarafından reddedilen son Afrika Şampiyonu Kamerun da kupaya veda etmişti. Bir başka sürpriz de ikinci turda yaşanmıştı. Güney Kore Ahn Jung Hwan’ın attığı altın golle İtalya’yı 2-1 yenmiş, Ahn ise attığı golün bedelini o sezon formasını giydiği İtalyan takımı Perugia’dan kovularak ödemişti.


Final maçından bir gün önce Türkiye ile Güney Kore üçüncülük maçında karşı karşıya geliyordu. Hakan Şükür Türkiye’yi 1-0 öne geçirdiğinde ilk düdüğün üzerinden yalnızca 11 saniye geçmişti. Bu gol Dünya Kupaları tarihinin en erken golü olarak kayıtlara geçti. Türkiye maçı da 3-2 kazanmış ve Dünya Üçüncüsü olmuştu. Böylece EURO 2000’deki 2-0’lık Belçika galibiyetiyle başlayan, burada da 1-0’lık Japonya galibiyetiyle süren “büyük turnuvalarda ev sahibi takımları yenerek kupanın dışına itme” geleneği de devam etmiş oldu. Türkiye bu geleneğini EURO 2008’de İsviçre’yi son dakika golüyle 2-1 yenerek sürdürecek ve ev sahibi takımların korkulu rüyası haline gelecekti.

2009
4 Aralık 2008 Perşembe
inet-tr 2007

Canım Ailem
3 Aralık 2008 Çarşamba
The IT Crowd

2 Aralık 2008 Salı
Yedek Subay Sınavı

- Uzun saç ya da sakala kimse karışmıyor.
- Cep telefonu getirebilirsiniz ama içeriye girerken bataryasını ayırmanız isteniyor.
- Sigara içenlere açık alanlarda pek karışan olmadı.
- Kalem, silgi getirmeye gerek yok. Almak zorunda olduğunuz zarfın içinde hepsi var.
- Yiyecek, içecek birşeyler almakta fayda var. İşiniz erken bitmezse ve içeride yiyecek içecek alma fırsatınız olmazsa sorun yaşayabilirsiniz.
- Bence sınava ilk gün girmeyin. İlk gün girenler içeride bizden çok daha fazla kalmış.
- Ya bir arkadaşınızla gidin ya da aynı grupta bulunduğunuz kişilerle bol bol muhabbet edin. Başka türlü vakit geçmez.
30 Kasım 2008 Pazar
Phone Booth

- Filmin 15 Kasım 2002'de gösterime girmesi planlanıyormuş, ancak Maryland, Virginia ve Washington D.C.'deki Sniper saldırıları yüzünden filmin gösterime gireceği tarih ertelenmiş.
- Filmdeki mekan New york olarak belirtilmesine rağmen çekimler Los Angeles'da gerçekleşmiş.
- Filmde fuck kelimesi 143 kez kullanılmış (Neredeyse 30 saniyede 1).
- Colin Farrel'ın itiraf sahnesi bir seferde çekilmiş.
The Dark Knight

- Film adında "Batman" geçmeyen ilk Batman uyarlaması
- Christopher Nolan Joker rolü için Heath Ledger'ı seçmesinin nedenini onun korkusuz olması olarak açıklamış.
- İlk filmde Rachel Dawes karakterini canlandıran Katie Holmes bu kez rolü reddedip, Mad Money'de oynamayı tercih etmiş.
- Filmin başlarında Gordon'un, Dent'in ofisinde olduğu sahnede görülen üzerinde "Kaiser Soze" yazılı kutu ile "Usual Suspects"e gönderme yapılmış.
- Heath Ledger, Joker karakterinin psikolojosine girebilmek için kendini dış dünyadan soyutlayıp 6 hafta bir motel odasında kalmış (Filmdeki performansını görünce bu çalışmanın işe yaradığını rahatlıkla söyleyebiliriz)
- Filmdeki patlama sahnesi Londra'da çekilmiş ve alevleri gören bazı kişiler terörist bir saldırı olduğunu düşünüp polisi aramışlar.
- Film şu anda açılış haftasında en çok gişe hasılatı yapma ve ilk gününde en çok yerde gösterime girme rekorlarını elinde bulunduruyor.
- Gösterime girdikten 2 gün sonra imdb'de ilk sıraya yükselen ilk film.
- Heath Ledger sorgulama sahnesinde rolün gerektirdiği ruh haline bürünebilmek için Christian Bale'den kendisine olabildiğince sert vurmasını istemiş.
- Film Empire dergisi tarafından Eylül 2008'de oluşturulan "Tüm Zamanların En İyi 500 Filmi" listesinde 15. sırada yer almış.
- Batman şehri filme dava açmış (Maalesef imdb'de bu bilgi de var, ağlasak mı gülsek mi bilemedim).
28 Kasım 2008 Cuma
Osmanlı Cumhuriyeti

27 Kasım 2008 Perşembe
Topkapı

120

17 Kasım 2008 Pazartesi
Beyaz Melek

10 Kasım 2008 Pazartesi
08/09 Fenerbahçe - Galatasaray


9 Kasım 2008 Pazar
Zıpır Bilmeceler

SORU: Tuvaletteki 10'a ne denir?
CEVAP: Sif-on
Erken yaşlarda karşılaşılırsa travmayı atlatmak daha kolay olur. Ancak belli bir yaştan sonra bünyede kalıcı hasar bırakabilir. Bu arada örnekte verdiğim soru Yalvaç Ural’ın zıpır bilmeceleri hazırladığı mekan hakkında da ipuçları vermektedir.
8 Kasım 2008 Cumartesi
Pierre Van Hooijdonk

Juno

Özetle bir film, bir belgesel ya da bir kitap bir durumu tek bir açıdan yansıtıyorsa belirli bir amaç için yapılmış demektir. Bu filmin amacının da kürtaj karşıtlığı olduğunu anlamak çok zor değil. Bunun yanında asıl amaçlarından sapıp ergen hamileliğini de özendirmişler ki 2 tane aksiyon filmi izledikten sonra gaza gelip okulunu basan, 6-7 kişiyi de öldüren gençlerin olduğu A.B.D.'de bu filmi izledikten sonra ben de Juno olacağım diyen 15-16 yaşında genç kızlar çıkmaz diye ümit ediyorum.
7 Kasım 2008 Cuma
Control

Sydney White

4 Kasım 2008 Salı
Dinara Safina

Denizköy
3 Kasım 2008 Pazartesi
The Hunting Party

2 Kasım 2008 Pazar
The Hitcher

1 Kasım 2008 Cumartesi
30 Days of Night

30 Ekim 2008 Perşembe
Dead Silence

Ata Demirer

24 Ekim 2008 Cuma
The Insider

Son olarak sigara içenlere Russel Crowe'un filmde başarıyla canlandırdığı Dr. Wigand'ın itiraflarını tekrar tekrar dinlemelerini öneriyorum.
23 Ekim 2008 Perşembe
Cloverfield

Bunlar da filmle ilgili imdb kaynaklı bazı hoş bilgiler :
- Açılış sekansında ekranın sağ alt köşesinde Lost'tan tanıdığımız Dharma Initiative'in logosu net bir biçimde görülebiliyor.
- Baştaki sahneler en son sondaki sahneler ise en önce çekilmiş.
- Filmin büyük bölümünde kamerasıyla çektiklerini izlediğimiz Hud karakterinin adı Heads-Up Display'in kısaltmasından gelmekteymiş.
- Özgürlük Heykeli'nin kopan başının yolun ortasına düşmesi, 1981 yapımı "Escape From New York" filminden esinlenmeymiş (Ben demedim mi Özgürlük Heykeli her filmde ayrı atraksiyona giriyor diye. Düşünün artık aynı atraksiyonlara ikinci kez girmeye başlamış).
- Bu arada insanların Özgürlük Heykeli'nin başını gerçek boyutundan daha büyük olarak hayal etmelerinden dolayı kopan baş orjinaliden %50 daha büyük boyutlarda gösterilmiş.
- Ayrıca filmin son sahnesinde (Ancak kronolojik olarak canavarın düşmesinden 1 ay kadar öncesine ait olan) arka planda oldukça uzak bir noktada okyanusa bir şeyin düştüğü ve su sıçramasına neden olduğu görülüyor. Bunun filmdeki canavarı taşıyan yumurta gibi bir şey olabileceği şeklinde görüşler var.
21 Ekim 2008 Salı
Just Like Heaven

Aslında bir filmin bir şehirle özdeşleşmesini en güzel anlatan örneklerden biri bence Eşkıya'dır. Teknolojinin nimetlerinden yararlanan Organize İşler İstanbul manzaraları içeren bir film olmaktan öteye gidemezken Eşkiya tam bir İstanbul filmi olmayı başarmıştır. Kısacası bir filmin bir şehirle özdeşleşmesi için o şehri değil de o şehrin dokusunu yansıtması gerekir diye düşünüyorum. Just Like Heaven'ı beğenmemdeki bir başka etken de bunu başarabilmiş olması.
The Bucket List

- Hem yönetmen hem de Morgan Freeman birbirlerinden bağımsız olarak Edward Cole rolü için Jack Nicholson'u düşünmüşler.
- Senaryo sadece 2 hafta da tamamlanmış.
- Filmde Morgan Freeman'ın oğlunu gerçek oğlu Alfonso Freeman canlandırmış.
- Filmde Kopi Luwak kahvesiyle ilgili anlatılanlar gerçekmiş.
26 Eylül 2008 Cuma
Fish Card Reklamı

18 Eylül 2008 Perşembe
1998 Dünya Kupası


Bir başka heyecanı da altın gol uygulaması getirmişti. Dünya kupası finallerinde altın gol kuralı ilk kez uygulanacaktı ve artık takımlar uzatma dakikalarında çok daha dikkatli olmak zorundaydılar.



Lothar Matthaus’un 25. dünya kupası maçına çıkarak rekor kırdığı turnuvada Almanlar yine hayal kırıklığı yaşadı. 4 yıl önce çeyrek finalde Bulgaristan’a yenilen Almanlar bu kez yine çeyrek finalde bir başka Balkan ekibi olan Hırvatlar’a 3-0’lık skorla boyun eğdiler.




Dünya Kupası Yazı Dizisi
7 Eylül 2008 Pazar
Lostpedia
Wikipedia'nın lost dizisi için türetilmiş bir versiyonu. Sitede cevaplanmamış sorular bölümünde solda karakterin ismi ve fotoğrafı sağda ise o karakterle ilgili cevaplanmamış sorular bulunur. Tüm karakterlerle ilgili soruları sırayla okurken, Radzinsky’e sıra gelir ve sola baktığınızda Radzinsky’nin Swan’da intihar ettiğinde tavanda bıraktığı kan izini karakterin fotoğrafı olarak görürsünüz. Şoku ve kahkaha krizini atlattıktan sonra da adamların orayı boş bırakmak yerine Radzinsky ile ilgili eldeki tek veriyi kullanmalarını takdir edersiniz. Ayrıca bahsi geçen cevaplanmamış sorular bölümünün tamamını okuduktan sonra bazı soruların dizi bittiğinde de cevaplanmamış sorular olarak kalacağı hissine kapılır ve bu düğümlerin çözülmemesi durumunda senaristleri nasıl kınayacağınızı ve onlara hangi lafları hazırlayacağınızı düşünürsünüz.
Quadruple Double

Kentim

1994 Dünya Kupası



Kupa hollywood filmi gibiydi gerçekten seyirci sayısı da bunu doğrular nitelikteydi. 52 maçı toplam 3.567.415 biletli seyirci izlemişti ve maç başına 68604 seyirci ortalamasıyla kırılan rekor 1994’ten sonra gerçekleşen üç dünya kupasında da kırılamadı. Ne gariptir ki futbolun; basketbol, amerikan futbolu ve beyzbol gibi sporların gölgesinde kaldığı bir ülkede amerikan futbolu sahalarından bozma stadyumlarda oynanan bu dünya şampiyonası halen dünya kupaları tarihinin en yüksek seyirci ortalamasına sahip olan turnuvasıdır.

Son avrupa şampiyonu Danimarka, 4 yıl sonra dünya şampiyonu olacak olan Fransa ve futbolun beşiği olarak kabul edilen İngiltere ise elemeleri geçemedikleri için turnuvayı televizyondan izlemek zorunda kalan takımlardı. Özellikle Fransa çok dramatik bir şekilde elenmişti. Fransızlar eleme grubundaki son maçta Bulgaristan deplasmanında, daha sonra Fenerbahçe forması da giyecek olan Kostadinov’dan yedikleri son dakika golüyle turnuvaya katılma biletini Bulgarlar’a kaptırmıştı. Bulgarlar da yıldızları Stoitchkov’un büyüleyici futboluyla dünya 4.sü olarak bu bileti boş yere kazanmadıklarını tüm dünya’ya göstermiş oldular. 3.lük maçında bulgarlar’a 4 gol atan İsveç, “bebek yüzlü” golcü Brolin, Afrika asıllı Martin Dahlin ve daha sonra Fenerbahçe forması giyecek olan Kenneth Andersson’dan oluşan üçlüsüyle kupanın en golcü takımı olmuştu.

Dünya kupaları sahnesine ilk kez çıkan üç takım vardı. Bunlar Nijerya, Yunanistan ve Suudi Arabistan’dı. Nijeryalı futbolcular oynadıkları futbol ve attıkları gollerden sonra yaptıkları ilginç danslarla taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazanmışlar ama 2. turda normal sürenin son dakikalarında yedikleri beraberlik golü ve uzatmalarda yedikleri penaltı golüyle turnuvanın finalisti İtalya’ya elenerek kupaya şanssız bir şekilde veda etmişlerdi. Yunanistan turnuvayı gol atamadan ve puan toplayamadan tamamlayan tek takım olmuş, Suudi Arabistan ise Kuzey Kore’den sonra dünya kupaları tarihinde 2. tura yükselmeyi başaran ikinci Asya takımı olmuştu. Suudi arabistan’lı Saeed Owairan’ın gruptaki Belçika maçında 5 kişiyi geçerek attığı gol kupanın en keyifli anlarından biriydi. Bu gol birçok futbol otoritesi tarafından Maradona’nın 1986’da İngiltere’ye attığı gole benzetilmişti. 1986 dünya kupasının kahramanı Maradona bu turnuvaya 4-0 kazandıkları Yunanistan maçında muhteşem bir gol atarak başlamış, ancak daha sonra doping kullandığı için turnuvadan ihraç edilerek sevenlerine hüzünlü bir vedada bulunmuştu. Maradona’dan yoksun kalan Arjantin ise 2. turda Romanya’ya 3-2 yenilerek kupaya erken veda etti. Romanya daha sonra Galatasaray’da oynayacak olan Hagi’nin mükemmel golleriyle izleyen herkesin beğenisini kazanmıştı.

Almanlar, A.B.D.’ye son dünya şampiyonu ve son 3 dünya kupasında da final oynayan tek takım olarak gelmişti. Turnuvaya açılış maçında Bolivya’yı 1-0 yenerek başladılar ancak çeyrek finalde Bulgar Letchkov’dan yedikleri kafa golüyle yıkıldılar. 12 yıl sonra Brezilya da son 3 kupada final oynayan takım olarak geldiği Almanya’da çeyrek finalde Fransa karşısında Henry’den yediği golle aynı hayal kırıklığını yaşayacaktı. Dünya kupaları tarihinde hiçbir takım üst üste 4 kez finale gidemedi.

1990 dünya kupasındaki performansıyla Afrika Aslanları lakabını alan Kamerun ise izleyicilere Rusya’ya attığı golle dünya kupaları tarihinin en yaşlı golcüsü olan 42 yaşındaki (42 yıl 39 gün) Roger Milla ile Brezilya karşısında gördüğü kırmızı kartla kupa tarihinin en genç kırmızı kart gören oyuncusu 17 yaşındaki (17 yaş 358 gün) Rigobert Song arasındaki yaş farkından başka bir ilginçlik sunamadan ilk turda elendi.

Kupaya renk katan yalnızca hakemlerin formaları değildi. Meksika kalecisi Campos da maçlara kendi tasarladığı rengarenk formalarla çıkıyordu. İsveç’in kalecisi Ravelli yaptığı ilginç hareketlerle ilgi odağı olmuş hatta doğru mudur bilmem ama deli raporu olduğu bile rivayet edilmişti. Belçikalı Preud-Homme ise Owarian’dan dünya kupaları tarihinin en güzel gollerinden birini yemesine rağmen turnuvanın en iyi kalecisi seçilmişti.

İlklerin kupasında final maçı da penaltılara kalarak bir ilke sahne olmuştu. Kupanın sahibi ilk kez penaltılarla belirlenirken İtalyanlar’ın o ana kadar kupadaki kahramanı olan Roberto Baggio futbolla ilgilenen herkesin bugün bile rahatlıkla hatırlayabildiği o son penaltı vuruşunu kalenin üzerinden dışarı göndererek Brezilya’nın dünya şampiyonluğunu ilan etmiş oldu.

Brezilyalı’lar kupayı, turnuva başlamadan 1 ay önce Imola pistinde geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybeden Brezilyalı efsane Formula 1 pilotu Ayrton Senna'ya itaf ettiler. Şampiyon Brezilya kupa boyunca bize hep güzel şeyler sunmuştu (2. turda Leonardo’nun A.B.D.’li ramos’a dirsek atıp sol kulağının yakınındaki bir kemiği kırarak oyundan atılması dışında). Romario’nun turnuva boyunca oynadığı futbol, Bebeto’nun çeyrek finaldeki hollanda maçında attığı golden sonra yanına romario ve mazinho’yu da alarak yeni doğan çocuğu mateus’a itafen kollarını beşik gibi sallayarak gerçekleştirdiği gol sevinci ve aynı maçta Branco’nun 40 metreden attığı frikik golü hala hafızalarımızdaki yerlerini koruyor. brezilya kadrosunun 20 sırt numaralı futbolcusu 17 yaşındaki Ronaldo’yu izlemek için ise biraz daha beklememiz gerekiyordu.

Dünya Kupası Yazı Dizisi