1994’de ilk kez bir dünya kupasını takip ettiğimde büyük keyif almıştım ve turnuva sona erdiğinde 4 yıl sonraki dünya kupasını iple çekmeye başlamıştım bile. Aradan 4 yıl geçti ve 1998 yazında dünyanın en iyi takımları Fransa’da toplandı. Bu kez hem turnuva Avrupa’da olduğu için maç saatleri daha uygundu hem de katılan takım sayısı 24’den 32’ye çıkartıldığı için daha fazla maç izleyecektik.
Bir başka heyecanı da altın gol uygulaması getirmişti. Dünya kupası finallerinde altın gol kuralı ilk kez uygulanacaktı ve artık takımlar uzatma dakikalarında çok daha dikkatli olmak zorundaydılar.
Grup kuraları Marsilya’nın Veledrome stadyumunda çekilmişti. İlk kez bir stadyumda yapılan kura çekimi sonucunda herkes F grubunda yer alan A.B.D. ve İran arasında oynanacak olan maçı konuşmaya başlamıştı. 2 ülke arasındaki siyasi gerginlik futbola yansımamış, dostça geçen mücadeleyi 2-1 galip bitiren İranlı futbolcular galibiyeti şampiyon olmuşçasına çılgınca kutlamışlardı.
Kura çekimindeki bir başka ilginç durum da dünya kupası finallerinde ilk defa yer alacak olan dört takımdan üçünün (Hırvatistan, Japonya ve Jamaika) aynı gruba düşmesiydi. Finallere ilk kez katılan diğer ülke ise Güney Afrika Cumhuriyeti’ydi. Bu dört yeni takımdan üçü gruplarından çıkamazken Hırvatistan yarı finalde kupanın şampiyonu Fransa’ya elenmesine rağmen dünya üçüncüsü olmayı başarmıştı. Hırvat golcü Davor Suker de 6 golle turnuvanın gol kralı olarak bu başarıyı taçlandırıyordu. Ayrıca Hırvatistan milli takımı kadrosunda yer alan Prosinecki, Jamaika’ya attığı muhteşem golle dünya kupalarında iki farklı takımda gol atma başarısını gösteren ilk oyuncu olarak adını dünya kupaları tarihine yazdırıyordu. Prosinecki 1990 dünya kupasında da Yugoslavya formasıyla gol atmayı başarmıştı.
Turnuvanın en genç oyuncusu dört yıl önce olduğu gibi yine bir Kamerunluydu. Turnuva başladığında 17 yaşında olan (17 yaş 99 gün) Samuel Eto’o ilerleyen yıllarda Avrupa futboluna damgasını vuracaktı. 4 yıl önce en genç kırmızı kart gören oyuncu olan Rigobert Song ise Fransa’da da kırmızı kart görerek Dünya kupaları tarihinde 2 kırmızı kart gören ilk oyuncu oluyordu.
Turnuvadaki bir başka yenilik de hakemlerin ilk yarının ve maçın sonuna kaç dakika duraklama ekleyeceklerini duraklama başlamadan önce gösterecek olmalarıydı. Belki de bu değişikliğin getirdiği motivasyonla Avusturya B Grubunda oynadığı üç maçta da ikinci yarıların duraklama dakikalarında gol atmayı başarmış, ancak bu son dakika golleri gruptan çıkmaları için yeterli olmamıştı. Bu grupta oynanan İtalya – Şili maçında ise İtalya’nın kazandığı penaltıyı kullanmak üzere Roberto Baggio topun başına geçtiğinde tüm dünya 4 yıl önce oynanan final maçında üstten dışarı gönderdiği son penaltıyı hatırlıyordu. Roberto Baggio, Şili’li oyuncuların da ona 4 yıl öncesini hatırlatan sözlü tacizlerine rağmen penaltıyı gole çevirmeyi başarmıştı. Şili, Zamorano ve Salas gibi yıldızlarıyla izleyenlerin beğenisini kazanmasına rağmen ikinci turdan öteye gidemeyecekti. İtalya’nın kaderini ise yine penaltılar belirleyecekti. 4 yıl önce finalde Roberto Baggio’nun üstten dışarı giden penaltı vuruşuyla kupayı Brezilya’ya kaptıran İtalyanlar bu kez de çeyrek finalde Di Biago’nun üst direkte patlayan penaltısıyla Fransa’ya elendiler ve üst üste 3. kez dünya kupası finallerine penaltı atışları sonunda veda etmiş oldular.
Lothar Matthaus’un 25. dünya kupası maçına çıkarak rekor kırdığı turnuvada Almanlar yine hayal kırıklığı yaşadı. 4 yıl önce çeyrek finalde Bulgaristan’a yenilen Almanlar bu kez yine çeyrek finalde bir başka Balkan ekibi olan Hırvatlar’a 3-0’lık skorla boyun eğdiler.
Arjantin H grubundaki maçlarını kayıpsız geçerek kupaya ilk kez katılan üç ekibe hoş geldin diyordu. Jamaika’yı 5-0 mağlup ettikleri maçta 3 gol atan Batistuta 2 ayrı dünya kupasında hat-trick yapan ilk oyuncu olarak tarihe geçmeyi başarmıştı. Batistuta 1994 dünya kupasında da Yunanistan’a karşı hat-trick yapmıştı. İkinci turda ise Arjantin’in karşısında İngiltere vardı. İngilizler 1986’daki efsane maçın (tanrının eli ve yüzyılın golü) rövanşını almak istiyordu ve iki takımın mücadelesi yine tarihi bir maça dönüştü. 18 yaşındaki Michael Owen’ın dünya kupaları tarihinin ikinci en güzel golü (birinci 86’da Maradona’nın İngiltere’ye attığı gol) olarak kabul edilen harika bir gol attığı maçın normal süresi 2-2 bitmiş, penaltı atışları sonunda gülen taraf Arjantin olmuştu. Rövanşı alamayan İngilizler’de taraftarlar yerde yatarken Simeone’ye tekme attığı için oyundan atılan David Beckham’ı mağlubiyetin sorumlusu olarak görmüşlerdi ve onu ancak yıllar sonra Yunanistan’a son dakikada attığı kritik bir frikik golünden sonra affedebilmişlerdi.
1992’nin Avrupa Şampiyonu Danimarka büyük arenaya geri dönmüştü. C Grubundan ev sahibi Fransa ile birlikte çıkan Danimarkalılar 2. turda Nijerya’yı 4-1’le geçmişti. Bu maçtaki 3. golün sahibi Ebbe Sand oyuna girdikten yalnızca 16 saniye sonra gol atarak yeni bir rekorun sahibi olmuştu. Danimarka çeyrek finalde Brezilya’ya karşı turnuvanın en keyifli maçlarından birini oynamıştı. Rivaldo’nun ceza sahası dışından attığı muhteşem golle Brezilya’ya 3-2 yenilen Danimarkalılar oynadıkları futbolla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştı. 1994’ün yıldızı Romario, sakat olduğu için Fransa’ya gelememişti ama Brezilyalılar yeni yıldızları Rivaldo ve Ronaldo’yla finale gelmeyi başarmışlardı.
Evsahibi Fransa da grup maçlarında üçte üç yaparak turnuvaya iyi başlamıştı. Güney Afrika Cumhuriyeti’ni 3-0 yendikleri maçta Issa kendi kalesine 2 gol atarak bir ilke imza atmıştı. 2. turda Fransa Paraguay’ı kaptan Laurent Blanc’ın altın golüyle geçmişti. Blanc’ın attığı gol dünya kupaları tarihinin ilk altın golü olmuştu. Çeyrek finalde İtalya’yı penaltılarla geçen Fransızlar yarı finalde Hırvatistan karşısında Suker’den yedikleri golle 1-0 geriye düşmüşlerdi. Milli takım formasıyla o ana kadar bir golü bile olmayan sağbek Lilian Thuram arka arkaya 2 gol atarak Fransızlar’ı finale taşıdı. Dünya kupaları tarihinde ilk kez finalde ev sahibi takımla son şampiyon karşı karşıya gelecekti. 32 takımın yer aldığı turnuvaya eleme maçı oynamadan katılan 2 takım finaldeydi. Eleme maçları oynayarak Fransa’ya gelen diğer 30 takım ise evlerine dönmek zorunda kalmıştı. FIFA, yüzlerce dünya kupası eleme maçını boşuna oynatmıştı sanki. Son şampiyon Brezilya’nın favori olarak çıktığı maçta ev sahibi Fransa, üstün oyununu yıldız oyuncuları Zidane’ın 2 kafa golü ve Petit’in son dakikalarda gelen golüyle taçlandırdı. Bir Dünya kupası finali yöneten ilk Afrikalı olan Faslı hakem Said Belqola’nın son düdüğüyle Fransa ilk Dünya şampiyonluğunu ilan etmişti. Final maçı sona erdiğinde Brezilya adına büyük para yatırarak bahis oynayan bir milyoner de en az Brezilyalı futbolcular kadar hayal kırıklığı yaşamıştı.
Dünya Kupası Yazı Dizisi
Bir başka heyecanı da altın gol uygulaması getirmişti. Dünya kupası finallerinde altın gol kuralı ilk kez uygulanacaktı ve artık takımlar uzatma dakikalarında çok daha dikkatli olmak zorundaydılar.
Grup kuraları Marsilya’nın Veledrome stadyumunda çekilmişti. İlk kez bir stadyumda yapılan kura çekimi sonucunda herkes F grubunda yer alan A.B.D. ve İran arasında oynanacak olan maçı konuşmaya başlamıştı. 2 ülke arasındaki siyasi gerginlik futbola yansımamış, dostça geçen mücadeleyi 2-1 galip bitiren İranlı futbolcular galibiyeti şampiyon olmuşçasına çılgınca kutlamışlardı.
Kura çekimindeki bir başka ilginç durum da dünya kupası finallerinde ilk defa yer alacak olan dört takımdan üçünün (Hırvatistan, Japonya ve Jamaika) aynı gruba düşmesiydi. Finallere ilk kez katılan diğer ülke ise Güney Afrika Cumhuriyeti’ydi. Bu dört yeni takımdan üçü gruplarından çıkamazken Hırvatistan yarı finalde kupanın şampiyonu Fransa’ya elenmesine rağmen dünya üçüncüsü olmayı başarmıştı. Hırvat golcü Davor Suker de 6 golle turnuvanın gol kralı olarak bu başarıyı taçlandırıyordu. Ayrıca Hırvatistan milli takımı kadrosunda yer alan Prosinecki, Jamaika’ya attığı muhteşem golle dünya kupalarında iki farklı takımda gol atma başarısını gösteren ilk oyuncu olarak adını dünya kupaları tarihine yazdırıyordu. Prosinecki 1990 dünya kupasında da Yugoslavya formasıyla gol atmayı başarmıştı.
Turnuvanın en genç oyuncusu dört yıl önce olduğu gibi yine bir Kamerunluydu. Turnuva başladığında 17 yaşında olan (17 yaş 99 gün) Samuel Eto’o ilerleyen yıllarda Avrupa futboluna damgasını vuracaktı. 4 yıl önce en genç kırmızı kart gören oyuncu olan Rigobert Song ise Fransa’da da kırmızı kart görerek Dünya kupaları tarihinde 2 kırmızı kart gören ilk oyuncu oluyordu.
Turnuvadaki bir başka yenilik de hakemlerin ilk yarının ve maçın sonuna kaç dakika duraklama ekleyeceklerini duraklama başlamadan önce gösterecek olmalarıydı. Belki de bu değişikliğin getirdiği motivasyonla Avusturya B Grubunda oynadığı üç maçta da ikinci yarıların duraklama dakikalarında gol atmayı başarmış, ancak bu son dakika golleri gruptan çıkmaları için yeterli olmamıştı. Bu grupta oynanan İtalya – Şili maçında ise İtalya’nın kazandığı penaltıyı kullanmak üzere Roberto Baggio topun başına geçtiğinde tüm dünya 4 yıl önce oynanan final maçında üstten dışarı gönderdiği son penaltıyı hatırlıyordu. Roberto Baggio, Şili’li oyuncuların da ona 4 yıl öncesini hatırlatan sözlü tacizlerine rağmen penaltıyı gole çevirmeyi başarmıştı. Şili, Zamorano ve Salas gibi yıldızlarıyla izleyenlerin beğenisini kazanmasına rağmen ikinci turdan öteye gidemeyecekti. İtalya’nın kaderini ise yine penaltılar belirleyecekti. 4 yıl önce finalde Roberto Baggio’nun üstten dışarı giden penaltı vuruşuyla kupayı Brezilya’ya kaptıran İtalyanlar bu kez de çeyrek finalde Di Biago’nun üst direkte patlayan penaltısıyla Fransa’ya elendiler ve üst üste 3. kez dünya kupası finallerine penaltı atışları sonunda veda etmiş oldular.
Lothar Matthaus’un 25. dünya kupası maçına çıkarak rekor kırdığı turnuvada Almanlar yine hayal kırıklığı yaşadı. 4 yıl önce çeyrek finalde Bulgaristan’a yenilen Almanlar bu kez yine çeyrek finalde bir başka Balkan ekibi olan Hırvatlar’a 3-0’lık skorla boyun eğdiler.
Arjantin H grubundaki maçlarını kayıpsız geçerek kupaya ilk kez katılan üç ekibe hoş geldin diyordu. Jamaika’yı 5-0 mağlup ettikleri maçta 3 gol atan Batistuta 2 ayrı dünya kupasında hat-trick yapan ilk oyuncu olarak tarihe geçmeyi başarmıştı. Batistuta 1994 dünya kupasında da Yunanistan’a karşı hat-trick yapmıştı. İkinci turda ise Arjantin’in karşısında İngiltere vardı. İngilizler 1986’daki efsane maçın (tanrının eli ve yüzyılın golü) rövanşını almak istiyordu ve iki takımın mücadelesi yine tarihi bir maça dönüştü. 18 yaşındaki Michael Owen’ın dünya kupaları tarihinin ikinci en güzel golü (birinci 86’da Maradona’nın İngiltere’ye attığı gol) olarak kabul edilen harika bir gol attığı maçın normal süresi 2-2 bitmiş, penaltı atışları sonunda gülen taraf Arjantin olmuştu. Rövanşı alamayan İngilizler’de taraftarlar yerde yatarken Simeone’ye tekme attığı için oyundan atılan David Beckham’ı mağlubiyetin sorumlusu olarak görmüşlerdi ve onu ancak yıllar sonra Yunanistan’a son dakikada attığı kritik bir frikik golünden sonra affedebilmişlerdi.
1992’nin Avrupa Şampiyonu Danimarka büyük arenaya geri dönmüştü. C Grubundan ev sahibi Fransa ile birlikte çıkan Danimarkalılar 2. turda Nijerya’yı 4-1’le geçmişti. Bu maçtaki 3. golün sahibi Ebbe Sand oyuna girdikten yalnızca 16 saniye sonra gol atarak yeni bir rekorun sahibi olmuştu. Danimarka çeyrek finalde Brezilya’ya karşı turnuvanın en keyifli maçlarından birini oynamıştı. Rivaldo’nun ceza sahası dışından attığı muhteşem golle Brezilya’ya 3-2 yenilen Danimarkalılar oynadıkları futbolla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştı. 1994’ün yıldızı Romario, sakat olduğu için Fransa’ya gelememişti ama Brezilyalılar yeni yıldızları Rivaldo ve Ronaldo’yla finale gelmeyi başarmışlardı.
Evsahibi Fransa da grup maçlarında üçte üç yaparak turnuvaya iyi başlamıştı. Güney Afrika Cumhuriyeti’ni 3-0 yendikleri maçta Issa kendi kalesine 2 gol atarak bir ilke imza atmıştı. 2. turda Fransa Paraguay’ı kaptan Laurent Blanc’ın altın golüyle geçmişti. Blanc’ın attığı gol dünya kupaları tarihinin ilk altın golü olmuştu. Çeyrek finalde İtalya’yı penaltılarla geçen Fransızlar yarı finalde Hırvatistan karşısında Suker’den yedikleri golle 1-0 geriye düşmüşlerdi. Milli takım formasıyla o ana kadar bir golü bile olmayan sağbek Lilian Thuram arka arkaya 2 gol atarak Fransızlar’ı finale taşıdı. Dünya kupaları tarihinde ilk kez finalde ev sahibi takımla son şampiyon karşı karşıya gelecekti. 32 takımın yer aldığı turnuvaya eleme maçı oynamadan katılan 2 takım finaldeydi. Eleme maçları oynayarak Fransa’ya gelen diğer 30 takım ise evlerine dönmek zorunda kalmıştı. FIFA, yüzlerce dünya kupası eleme maçını boşuna oynatmıştı sanki. Son şampiyon Brezilya’nın favori olarak çıktığı maçta ev sahibi Fransa, üstün oyununu yıldız oyuncuları Zidane’ın 2 kafa golü ve Petit’in son dakikalarda gelen golüyle taçlandırdı. Bir Dünya kupası finali yöneten ilk Afrikalı olan Faslı hakem Said Belqola’nın son düdüğüyle Fransa ilk Dünya şampiyonluğunu ilan etmişti. Final maçı sona erdiğinde Brezilya adına büyük para yatırarak bahis oynayan bir milyoner de en az Brezilyalı futbolcular kadar hayal kırıklığı yaşamıştı.
Dünya Kupası Yazı Dizisi
1 yorum:
o güzel futbol şöleni ancak böyle güzel anlatılabilirdi...
Yorum Gönder