20 Eylül 2009 Pazar

İstikrar

EuroBasket 1999 - Finalde İtalya'ya kaybederek 2. oldular.
EuroBasket 2001 - Yarı finalde turnuvanın şampiyonu Yugoslavya'ya kaybettiler, 3. lük maçında Almanya'yı yenerek bronz madalya aldılar.
2002 Dünya Şampiyonası - 5.lik maçında ABD'yi yenerek Dünya 5. oldular.
EuroBasket 2003 - Finalde Litvanya'ya kaybederek 2. oldular.
2004 Olimpiyatları - Çeyrek finalde ABD'ye yenilerek elendiler.
EuroBasket 2005 - Yarı finalde Almanya'ya, 3. lük maçında da Fransa'ya kaybederek 4. oldular.
2006 Dünya Şampiyonası - Finalde Yunanistan'ı yenerek Dünya Şampiyonu oldular.
EuroBasket 2007 - Kendi evlerindeki turnuvada finalde Rusya'ya 1 sayı ile kaybedip 2. oldular.
2008 Olimpiyatları - Finalde ABD'ye yenilerek 2. oldular.
EuroBasket 2009- Finalde Sırbistan'ı yenerek Avrupa Şampiyonu oldular.

Son 10 yılda 1 Dünya Şampiyonluğu, 1 Avrupa Şampiyonluğu kazanan, bunun yanı sıra 1 Olimpiyat 3 Avrupa 2.'liği, 1 de Avrupa 3.'lüğü ekleyen bu takımı ayakta alkışlamak gerek. Umarım bir gün biz de bu istikrarı yakalarız.

Efsane Goller #16

Serinin 16. golü kariyerinin büyük bölümünü Türkiye'de geçiren Bosna'lı golcü Elvir Bolic'ten.

Tarih 30 Ekim 1996. Avrupa Kupaları'nda 40 yıldır sahasında maç kaybetmeyen bir başka deyişle o güne kadar evinde hiçbir Avrupa Kupası maçında yenilgi yüzü görmeyen İngilizlerin efsanevi takımı Manchester United, evinde Şampiyonlar Ligi'ne ilk kez katılan Fenerbahçe'yi konuk ediyor. 3 yıl önce Galatasaray'a karşı beraberliği zor kurtaran rövanşta da turu verip Şampiyonlar Ligi'nin kapısından dönen İngilizler bu kez daha temkinli.

Maça kontrollü başlıyorlar. Karşılıklı ataklarla geçen maçta 78. dakikaya geliniyor. Kontraatakta top sol taraftaki Bolic'e atılıyor. Topla birlikte ilerleyen Bolic rakibi May'in üstüne üstüne gidiyor ve ceza sahasına girmeden topu sağa çekip vuruyor. May'e çarpan top havalanıp, kaleci Schmeichel'ın üstünden geçip ağları buluyor. Herkes golden sonra İngilizler'in yoğun bir baskı kurmasını beklerken Fenerbahçe'nin Kostadinov'la bir topu da direkten dönüyor.

Sonuçta Fenerbahçe maçı 1-0 kazanarak yalnızca Manchester United'a Avrupa Kupalar'ında evindeki ilk yenilgisini tattırmakla kalmıyor, aynı zamanda bir Türk takımının Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk deplasman galibiyetini de almış oluyor.


Efsane Goller Yazı Dizisi

19 Eylül 2009 Cumartesi

Biz Yokken Neler Oldu

Milli takım Kayseri'de Estonya'yı zorlanarak yenerken, Bosna deplasmanında Dünya Kupası ümitlerimizi tüketti. Olur da Bosna hem Estonya hem de İspanya maçlarında puan kaybeder, biz de hem Belçika deplasmanında hem de Ermenistan maçında kazanırsak ve bütün bunlar olurken en kötü grup ikincisi olmamayı başarabilirsek bu iş olacak. Bu iş olacak dediğim şey baraj maçı oynayacak olmamız. Yani bu kadar zor ihtimalin gerçekleşmesi halinde bile bizi oldukça zorlu 2 maç bekliyor olacak. Neyse kıscası artık bu iş çok zor ve bunu söylemek bile insanı kahrediyor.

Fenerbahçe ve Galatasaray ligde 5'te 5 yaptılar. Savunmasındaki zaaflara rağmen Galatasaray daha bir sağlam adımlar atıyor sanki. Bu sezon ligin bu ikili arasında geçeceği git gide belirginleşiyor.

ABD Açık'ta Kim Clijsters çocuk da yaparım kariyer de dedi. Benim açımdan ise önemli olan Wozniacki'nin finale çıkmasıydı. Güzelliğine ve stiline hayran olduğum Wozniacki'den bu kadar çabuk bir Grand Slam finali beklemiyordum. Bu beni çok sevindirdi. Erkeklerde ise Del Potro Federer'in hanedanına son vererek büyük bir başarıya imza attı.

12 Dev Adam'a daha sonra ayrıntılı olarak değineceğim. Şimdilik söyleyebileceğim ise çok üzgün olduğum. Gerçekten çok yazık oldu.

Beşiktaş, iyi bir Beşiktaş olsa yenebileceği bir Manchester United'a 1-0 mağlup oldu. Galatasaray gruptaki en zor maçını çok kolay kazandı. Fenerbahçe ise hiç istenmeyen bir başlangıç yaptı.

4 Eylül 2009 Cuma

3 Eylül 2009 Perşembe

Efsane Goller #15

Serinin 15. golü futbol tarihinin belki de en medyatik futbolcusu olan David Beckham'dan.

Tarih 6 Ekim 2001. Liderlik için Almanya ile çekişen İngiltere 2002 Dünya Kupası elemelerinde gruptaki son maçında evinde Yunanistan'ı konuk ediyor. Almanya'nın son maçında Finlandiya ile berabere kalmasıyla İngiltere'ye liderlik için evinde Yunanistan karşısında beraberlik yetecek ama grupta hiçbir iddiası olmayan Yunanistan 90. dakikaya 2-1 önde giriyor. 3 yıl önce Dünya Kupası'nda Arjantin'e karşı gördüğü kırmızı kart ve takımın o maçta elenmesi nedeniyle taraftarın öfkeli olduğu Beckham kayıp zamanda kazanılan serbest vuruşta topun başına geçiyor. Çok iyi kullandığı sağ ayağıyla topu barajın üzerinden kalecinin uzanamayacağı köşeye gönderen Beckham, İngiltere'nin Dünya Kupası bileti almasını sağlamakla kalmıyor kendisini de taraftara affettirmiş oluyor.



Efsane Goller Yazı Dizisi

2 Eylül 2009 Çarşamba

Efsane Goller #14

Serinin 14. golü şimdilerin yorumcusu, bir dönemin vazgeçilmez sol beki Hakan Ünsal'dan.

Tarih 27 Eylül 2000. Galatasaray Şampiyonlar Ligi grup maçında Tugay'lı Glasgow Rangers'ı konuk ediyor. Golsüz biten ilk yarının ardında ikinci yarının başında Bülent Akın ev sahibi ekibi 1-0 öne geçiriyor. Çok geçmeden Hakan Ünsal yaklaşık 30 metreden sol ayağının dışıyla öyle bir vuruyor ki ortaya gidecek gibi olan top son anda falso alıp kalecinin üzerinden sol köşeye gidiyor. Bu muhteşem golün ardından Jardel'le 3-0'ı yakalayan Galatasaray son dakikalarda yediği 2 gole rağmen maçı 3-2 kazanmayı başarıyor.



Efsane Goller Yazı Dizisi

1 Eylül 2009 Salı

Angels & Demons

Askerliğim sırasında bir arkadaşımın tavsiyesiyle okumuştum bu kitabı. Daha çok yaşanmış olaylarla ilgili tarihi içerikli kitapları seven biri olmama rağmen gerçek dünyanın içine yerleştirilmiş bu kurgu hikayeyi çok beğendim. Kitap hem son derece sürükleyici ve merak uyandırıcı hem de oldukça bilgi verici. Bilim din ikilemine dair felsefi diyaloglar ise kitaba bambaşka bir lezzet katıyor. Okumamış olanlara şiddetle tavsiye edebileceğim bir kitap. Neyse efendim kitabı kısa sürede okuyup bitirdikten sonra bir gün çarşı iznimde internet cafe'de ekşi sözlüğe girmiştim ve sözlük sayesinde filmin de çekileceğini öğrendim. Sinemayı çok seven biri olarak beğendiğim bir kitabın filme çekilecek olması beni çok sevindirmişti.

Filmi bugün kuzenimle birlikte izledik. Tabi ki film, kitap kadar iyi değil. Kısıtlı sürede bazı olaylar yeterince detaylandırılamadan geçilmiş, bazı karakterler ise komple hikayeden çıkarılmış. Ancak ben zaten filmin kitap kadar iyi olmasını beklemediğimden olsa gerek filmi de beğendim. Yani beklentilerimi çok yüksek tutmamam işe yaradı. Sonuç olarak kitabı okurken gözümde canlandırdığım yerleri ekranda görmek güzel bir duyguydu.

Efsane Goller #13

Serinin 13. golü şu sıralar eski günlerini aratan Brezilyalı yıldız Ronaldinho'dan.

Tarih 8 Mart 2005. Chelsea, deplasmanda 2-1 yenildiği Barcelona'yı Stamford Bridge'de konuk ediyor. Turu geçen taraf Şampiyonlar Ligi'nde adını çeyrek finale yazdıracak. Eşleşme birçok otoriteye göre erken final. Ben de baştan söylemeliyim ki Stamford Bridge'deki bu maç hayatımda izlediğim en zevkli maçlar listesine rahatlıkla üst sıralardan girer. Chelsea maça fırtına gibi giriyor. 19. dakika Gudjohnsen, Lampard ve Duff'un golleriyle 3-0 Chelsea üstünlüğüyle geçiliyor. Barcelona'yı 1994 Şampiyonlar Ligi Finali'nden beri ilk kez bu kadar çaresiz görüyorum. Ama Ronaldinho'nun pes etmeye niyeti yok. 27. dakikada penaltıdan farkı 2'ye indiren Ronaldinho 38. dakikada ise ceza yayının ordan ölçüyor tartıyor vurucakmış gibi yapıp vazgeçiyor, en sonunda da öyle bir vuruyor ki, topun aldığı falso karşısında çaresiz kalan dönemin en iyi kalecisi Petr Cech ağlara giden topu seyretmek zorunda kalıyor. Bu enfes gol tur için ibreyi Barca'ya çevirse de Terry 76. dakikada bulduğu kafa golüyle gemisini kurtaran kaptan oluyor ve maçı 4-2 kazanan Chelsea adını çeyrek finale yazdırıyor.

Başta da dediğim gibi hayatım boyunca unutmayacağım bir maç. Şampiyonlar Ligi'nin dünya futbolunun zirvesi olduğunun kanlı canlı kanıtı olan bir maç. Bu maçtan sonra Chelsea ve Barcelona birkaç kez daha eşleşti, hepsi de çok zevkli maçlar oldu ama hiçbiri bu maç kadar unutulmaz ve futbol açısından doyurucu olamadı.



Efsane Goller Yazı Dizisi

Transferler Üzerine Kısa Kısa - İtalya

Tüm dünya krizle boğuşmasına rağmen bu yaz transfer piyasası oldukça hareketli geçti. Ben de transfer sezonu kapanmak üzereyken yazın önemli transferlerini kısa kısa yorumlayayım dedim. İtalya ile bu seriyi noktalayalım.

Klaas Jan Huntelaar (Real Madrid -> Milan) : Huntelaar Milan'a katkı sağlayacaktır ancak Milan'ın daha büyük bir yıldıza ihtiyaç duyduğuna şüphe yok.

Oguchi Onyewu (St. Liege -> Milan) : Konfederasyon Kupası'nda gördüğümüz kadarıyla güçlü fiziğiyle oldukça iyi bir savunma oyuncusu. Şans verilirse Milan'ın savunmasına katkı yapar.

Nicolas Burdisso (Inter -> Roma) : Elindeki defans oyuncularıyla bir takım kurabiecek olan Inter'in Burdisso'yu Roma'ya vermesi iyi oldu.

Hernan Crespo (Inter -> Genoa) : Bonservis bedeli ödenmeden transfer edilen tecrübeli futbolcunun, Genoa'da da gollerine devam edeceğini tahmin ediyorum.

Lucio (Bayern Munich -> Inter) : Savunma bilgisi, tecrübesi, hücuma yaptığı katkı ile bence çok iyi bir transfer.

Wesley Sneijder (Real Madrid -> Inter) : Real Madrid, Robben'i de Sneijder'i de elden çıkardığına pişman olacak. Inter'in ihtiyaç duyduğu kaliteli bir orta saha oyuncusu. Mourinho ona güvenirse Inter'e çok büyük katkısı olur.

Thiago Motta (Genoa -> Inter) : Bonservis bedeli biraz yüksek gibi ama Genoa'da futbolunu çok olgunlaştırdı. Inter'e faydalı olacağına şüphe yok.

Diego Milito (Genoa -> Inter) : O da Genoa formasıyla geçen yıla damga vuranlardan. Benim çok beğendiğim bir futbolcu değil ancak Eto'o ile uyum sağlarsa bu sezon da çok gol atar.

Samuel Eto'o (Barcelona -> Inter) : Dünyadaki hiçbir futbolcu Eto'o + 50 Milyon Euro etmeyeceğinden büyük takastan karlı çıkan kesinlikle Inter. Eto'o çok teknik değil belki ama sürati ve son vuruşları kusursuz. Inter'de çok gol atar.

Fabio Cannavaro (Real Madrid -> Juventus) : Vefasızlığından dolayı taraftar onu istemiyor belki ama kalitesi ve tecrübesiyle Juventus savunmasına yapacağı katkıdan kimsenin şüphesi yok.

Felipe Melo (Fiorentina -> Juvetus) : Konfederasyon Kupası'nda fiziğini iyi kullanan kaliteli bir futbolcu olduğunu gördük. Juventus da paraya acımayıp önemli bir transfer yaptı.

Diego (Werder Bremen -> Juventus) : Juve'nin böyle bir transfere ihtiyacı vardı. Diego'nun top tekniği ve oyun zekası tartışılmaz. Juventus'ta önemli işler yapacağına inanıyorum.

Julio Cruz (Inter -> Lazio) : Inter'de hiçbir zaman hak ettiği değeri görmedi. İlerleyen yaşına rağmen çok kaliteli bir hücum oyuncusu. Lazio için bonservis bedeli ödenmeden yapılmış iyi bir transfer.

Transferler Üzerine Kısa Kısa Yazı Dizisi
Blog Widget by LinkWithin