23 Ekim 2008 Perşembe

Cloverfield

Öncelikle felaket filmini amatör el kamerasıyla çekip olayı yaşayanların gözünden yansıtma fikrini çok beğendiğimi söylemem lazım. Filmdeki gibi bir olay yaşandığında ortaya çıkacak kaosu en güzel yansıtacak yöntem bence de budur. Ama filmle ilgili çok sayıda olumsuz nokta var. Bunlardan en önemlisi oyunculuk. Hakikaten çok başarısız bir oyunculuk izliyoruz filmde. Oysa ki el kamerasıyla verilen kaos ortamı bir de iyi oyunculukla desteklenseydi işte o zaman tadından yenmezdi filmin. Özellikle başroldeki erkek oyuncu kaliteyi düşürmüş. En odun adamın bile binbir çeşit tepki vereceği kadar travmatik bir durumda tepkisiz, mimiksiz bir başrol oyuncumuz var. Bunu görünce izleyici olarak acaba şokta mı bu karakter diyorsunuz ama çok geçmeden şok geçirir gibi bir halinin de olmadığını anlıyorsunuz. Sanki canavarımız her ayın belli günlerinde şehre saldırıyormuş gibi bir tavır sergiliyor başroldeki erkek oyuncu.
Filmle ilgili bir başka olumsuz taraf da filmin süresi. 80 dakikadan kısa süren filmde ilk 20 dakikanın tek bir amacı var, o da bize bunun bir felaket filmi olduğunu unutturup ilk saldırı anında karakterlerle birlikte şok olmamızı sağlamak. Bu taktik kısmen başarılı olmuş aslında ama ilk 20 dakikanın filmin geneliyle pek de fazla alakası olmadığı düşünüldüğünde 1 saatten bile kısa bir film izlemiş gibi hissediyor insan kendini.
Filmde bulunan çok sayıda mantıksız duruma felaket filmi olması, havada kalan çok sayıda soruya da işin arkasında J.J. Abrahams'ın bulunması nedeniyle çok fazla takılmadım ama felaketin yaşandığı şehre kafayı taktım. Hazır el kamerası gibi orjinal bir fikir varken keşke New York yerine felaketlerden nasibini almamış, daha orjinal bir yer seçilseydi. Ama klişelerden vazgeçemeyen Hollywood sineması felaket filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Özgürlük Heykeli'ne yine başrolü vermiş. Bununla da yetinmeyip, filmin afişini de kesik başlı Özgürlük Heykeli ile süslemiş. Hayır New York'a da yazık. Sırf Özgürlük Heykeli her felaket filminde ayrı bir atraksiyona girecek diye güzelim şehrin başına gelmeyen kalmadı.
Bunlar da filmle ilgili imdb kaynaklı bazı hoş bilgiler :
  • Açılış sekansında ekranın sağ alt köşesinde Lost'tan tanıdığımız Dharma Initiative'in logosu net bir biçimde görülebiliyor.
  • Baştaki sahneler en son sondaki sahneler ise en önce çekilmiş.
  • Filmin büyük bölümünde kamerasıyla çektiklerini izlediğimiz Hud karakterinin adı Heads-Up Display'in kısaltmasından gelmekteymiş.
  • Özgürlük Heykeli'nin kopan başının yolun ortasına düşmesi, 1981 yapımı "Escape From New York" filminden esinlenmeymiş (Ben demedim mi Özgürlük Heykeli her filmde ayrı atraksiyona giriyor diye. Düşünün artık aynı atraksiyonlara ikinci kez girmeye başlamış).
  • Bu arada insanların Özgürlük Heykeli'nin başını gerçek boyutundan daha büyük olarak hayal etmelerinden dolayı kopan baş orjinaliden %50 daha büyük boyutlarda gösterilmiş.
  • Ayrıca filmin son sahnesinde (Ancak kronolojik olarak canavarın düşmesinden 1 ay kadar öncesine ait olan) arka planda oldukça uzak bir noktada okyanusa bir şeyin düştüğü ve su sıçramasına neden olduğu görülüyor. Bunun filmdeki canavarı taşıyan yumurta gibi bir şey olabileceği şeklinde görüşler var.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin