5 Temmuz 2009 Pazar

80'lerin Sonunda 90'ların Başında Çocuk Olmak


Bununla ilgili olarak ekşi sözlüğe birşeyler yazmıştım. Ama blog için daha kapsamlı bir yazı yazmaya karar verdim. Öncelikle 80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olmak ortak bir kültüre sahip son kuşak olmaktır bana göre. Şimdiki çocuklar televizyon ve bilgisayarın da etkisiyle çok farklı şeyler izleyebiliyor, çok farklı oyunlar oynayabiliyor ve çok farklı müzikler dinleyebiliyor. Oysa biz sokağa çıkıp aynı oyunları oynayan eve gelip aynı programları izleyen aynı şarkıları dinleyen belki de son çocuklardık. Nasıl bir şeydi peki bu dönemde çocuk olmak?
  • Gazoz kapağı, taso, futbolcu kartı biriktirmek.
  • Meşe oynamak.
  • Sandalyelerden kale yapıp mekanik adamlara maç yaptırmak (Çocukluk yıllarımdaki en favori oyunumdu, bir tek ben yapıyorum zannederdim ama sonra çocukluğunda bunu yapan birçok kişi ile tanıştım).
  • Mahalle maçı kavramını, orta kafa gol, gol atan kaleye, 9 aylık gibi oyunları bilmek, kaleci oyuncu var mı ve adamın gol diyo laflarına aşina olmak.
  • İzmirliler için mavi troleybüsleri ve o troleybüslerle yolda kalmayı hatırlamak.
  • Arkadaşın evinde kara kutuyu ilk kez görüp hayran kalmak.
  • Kendi kara kutunu alınca sayısız joystick kırmak pes edip kırık joystickle oynamaya başlamak
  • Tsubasa'yı izlemek için sabahın köründe kalkmak.
  • Gi joe oyuncağını kıran komşunun çocuğuna gıcık olmak.
  • He-man kılıcı bulmak için anneye bütün çarşıyı gezdirmek.
  • Abiyle koridorda 5'te devre 10'da biter maç yapmak.
  • Sayıları, harfleri, okumayı Susam Sokağı'ndan öğrenmek.
  • Sinemayı Parliament Sinema Kulübü'nün sunduğu pazar gecesi sineması ile sevmek.
  • Süper Baba'yı izlemek için Cuma akşamlarını iple çekmek.
  • Uğur Mumcu'nun öldüğü günü asla unutmamak.
  • Gökhan Semiz'in ardından göz yaşı dökmek.
  • Milliyet'in verdiği kartondan evleri yapmak için saatlerce uğraşmak bitirince de evleri salondaki büfenin üzerine dizmek.
  • Pembe panter ya da kızma birader gibi gazetelerin verdiği karton oyunları oynamak
  • Solo Test'in müptelası olmak
  • Çeneyi dışarı çıkarıp yukarı doğru üfleyip saçları hareket ettirerek Naim Süleynanoğlu taklidi yapmak.
  • Mahalleden arkadaşlarla para biriktirip kames almak. Topu pardon kamesi alırken yumurta mı diye kontrol etmek.
  • Saklambaç, muçi, dansa davet, seksek, ortada sıçan, istop, yerden yüksek, köşe kapmaca, yedi kiremit oynamak.
  • Temelini Hadi Anlat Bakalım'dan alan bir nesil olarak iyi Tabu oynamak.
  • Yabancı müziği dünyanın en ünlü adamı Michael Jackson ile tanıyıp, onun öldüğü gün çocukluğunla arandaki önemli bir bağın koptuğunu hissetmek.
  • Lambada ve Macarena danslarına hakim olup, Michael Jackson gibi dans etmeye çalışmak ve genelde başarısızlıkla sonuçlanan moon walk taklitleri yapmak.
  • Çitos, Panço ve Tombi yemek.
  • Siyasetçileri plastip şovla tanımak.
  • BBG deyince Bir Başka Gece'den başkasını tanımamak.
  • Uçurtma yapmak, evin balkonundan mahalledeki arkadaşlara tüf tüf atmak.
  • Hugo'yu en basit haliyle sevmek ve canlı yayında Hugo'ya küfreden çocuk efsanesine inanmak (Böyle bir şey var mı yok mu? Artık açıklığa kavuşturalım ya).
  • Özel televizyonların açılmasına şahit olmak ve bununla birlikte evde kanal değiştirme görevini üstlenmek (Allah uzaktan kumandayı icat edenlerden razı olsun).
  • Yine İzmirliler için Fuar'a gidip bütün araba reyonlarından araba resimleri toplamak.
  • Pizza sevgisini Ninja Kaplumabağalar'dan almak.
  • Yerli malı haftasını kutlamak.
  • Teletext'i büyük bir devrim olarak görüp, en saçma sayfaları bile okumak.
Aslında daha gider bu da, biz kapanışı şöyle yapalım.

Gün güneşli, insanlar neşeli
Sen de gel oyna Susam Sokağı'nda
Dostluk ve sevgi sarıyor heryeri
Gel katıl bize, verelim elele

Sev dünyayı, açılır her kapı
İşte Susam Sokağı

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin