5 Temmuz 2009 Pazar

1986 Dünya Kupası

1974 yılının Haziran ayında turnuvanın evsahipliğini Kolombiya'nın yapması kararlaştırılmıştı (O zaman evsahipleri çok daha önceden belirleniyormuş. Sanırım o yıllarda hazırlıklar daha çok zaman aldığı için). Ancak Kolombiya’nın Kasım 1982’de yoksulluktan dolayı evsahipliğinden vazgeçmesi üzerine Mayıs 1983’te diğer iki aday A.B.D. ve Kanada'nın arasından sıyrılan Meksika evsahipliğine hak kazandı. Turnuvaya 8 ay kala 10.000 kişinin hayatını kaybettiği 8.1 şiddetinde bir deprem felaketi geçiren Meksika'da statlar depremden etkilenmeyince ülke yoluna devam etti ve turnuvaya 2. kez evsahipliği yapan ilk ülke olmayı başardı.


Turnuvaya ilk kez katılan üç takım vardı: Danimarka, Irak ve Kanada. Irak ve Kanada, gruplarını puansız ve son sırada bitirdiler. Hatta Kanada gol dahi kaydedemedi, Irak ise bir gol atmayı başarmıştı. Kupaya ilk kez katılan diğer takım Danimarka ise tüm maçlarını kazanarak Almanya'nın da bulunduğu E grubunu sürpriz bir şekilde lider tamamladı. Ancak ikinci turda İspanyollar'dan tam 5 gol yediler ve turnuvaya veda ettiler.

Son şampiyon İtalya turnuvanın ilk maçında Bulgaristan'la 1-1 berabere kalırken 4 yıl önceki final maçında son golü atarak kapanışı yapan Altobelli bu kez de kupanın ilk golünü atarak açılışı yapıyordu. Ancak İtalyanlar, kendilerinden önceki şampiyon olan Arjantin'in ardından ikinci sırada tamamladıkları gruptan çıkmalarına rağmen 2. tur’da son Avrupa Şampiyonu Fransızlara 2-0’la boyun eğip elenmekten kurtulamadılar. Platini'li Fransa çeyrek finalde de Socrates ve Zico'lu Brezilya’yı penaltılarla eleyip Avrupa Şampiyonluğu ünvanının hakkını veriyordu. Fransızlar yarı finalde Almanlar’a rakip oldular. Almanya 2. turda kupa tarihinde grubunu lider tamamlayan ilk afrika takımı olan Fas'ı çeyrek finalde de penaltılarla ev sahibi Meksika'yı eleyerek yarı finale gelmişti. Fransızlar turnuva takımı Almanlar’a 2-0 yenildiler ve final rüyalarını gerçekleştiremediler. Almanya böylece üst üste ikinci toplamda da beşinci kez finale çıkıyordu.

Diğer tarafta ise Arjantin grubunu lider tamamlamış, ikinci turda Uruguay'dan ilk dünya kupası finalinin rövanşını almış ve çeyrek finalde İngilizlerin rakibi olmuştu. Bu maçın dünya kupaları tarihinin en ünlü maçlarından biri belki de en ünlüsü olacağını ve dünya kupaları tarihinin en güzel golüne sahne olacağını kim tahmin edebilirdi. Maradona önce "Tanrı'nın eli" diye bildiğimiz golü attı bundan 3 dakika sonra da orta sahadan topu alıp İngilizler’i birer birer geçerek yüzyılın golünü attı. 2-1’lik galibiyet arjantin’i yarı finalde Belçika'nın rakibi yaptı. Scifo'lu Belçika da Maradona’ya direnemiyor 2-0’lık yenilgi sonrası o yıllarda Trabzonspor'un da kalesini koruyan Belçika milli takımı kalecisi Pfaff, Maradona’ya “senden gol yemek bir şeref” diyerek rakibini takdir ediyor ve yüceltiyordu.

Arjantin ve Almanya’yı karşı karşıya getiren final maçına evsahipliği yapan Azteca stadyumu 19. kez bir dünya kupası maçına evsahipliği yaparak kırılması güç bir rekora imza atıyordu. Stadın ikinci kez bir dünya kupası final maçına evsahipliği yapacak olması da bir başka ilkti. Kaptan Maradona önderliğindeki Arjantin finalde Almanya’yı 3-2 yenerek 2. şampiyonluğuna ulaşıyordu. Maradona da 5 gol 5 asistlik performansıyla turnuvayı domine ediyordu. Üst üste ikinci kez finali kaybeden almanlar ise turnuvanın gol kralı Gary Lineker'in “futbol 22 adamın bir topun etrafında koştuğu ve sonunda Almanların kazandığı çok basit bir oyundur” sözünü haklı çıkarırcasına 4 yıl sonra üst üste üçüncü finallerine çıktılar ve Arjantin’den rövanşı alarak mutlu sona ulaştılar. Bana göre ise bütün bu hikayenin içinde asla unutulmayacak olan iki şey Maradona’nın büyüleyici performansı ve tribünlerdeki meksika dalgasıdır.

Dünya Kupası Yazı Dizisi

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin