Resmi posterindeki ağlara giden top görüntüsünün hakkını verircesine tüm zamanların en yüksek gol ortalamalı (5.38) dünya kupası olmuştur. FIFA’nın kuruluşunun 50. yılında gerçekleştirilen turnuva televizyondan yayınlanan ilk dünya kupasıydı. Bizim için ise yeri apayrıdır. Çünkü bu turnuva, milli takımımızın katıldığı ilk dünya kupasıydı. Bizimle birlikte ilk kez katılan diğer iki ekip ise Güney Kore ve İskoçya’ydı.
Millilerimiz finallere o yıllarda averaj kuralının uygulanmamasının avantajını kullanarak geldi. İlk maçta 4-1 mağlup olduğumuz İspanya’yı rövanşta 1-0 yenerek, tarafsız saha Roma’da oynanıp 2-2 biten 3. maçın sonunda Franco isimli bir İtalyan çocuğun çektiği kura ile final vizesi aldık.
Turnuvaya katılan 16 takım seri başları ve seri başı olmayan takımlar olarak ikiye ayrılmıştı. Gruplarda seri başları, sadece seri başı olmayan takımlarla oynayacak dolayısıyla gruplar 4'lü olmasına rağmen her takım 3 değil 2 maç yapacaktı. Otoriteler İspanya’nın Türkiye'yi elemesine kesin gözle baktığından seri başı kontenjanlarından biri İspanya'ya ayrılmıştı. Böylece Türkiye bu kontenjanı kaparak 8 seri başından biri oldu. Bu sayede de grubunda yer alan Macaristan ile oynamaktan kurtuldu. Millilerimizin şanssızlığı ise grubumuza düşen seri başı olmayan takımlardan birinin turnuvayı şampiyon olarak tamamlayacak Almanya olmasıydı.
4-1’lik Almanya mağlubiyetinin ardından gelen 7-0’lık Güney Kore galibiyeti Almanya ile gruptan çıkmak için baraj maçı oynamamızı sağladı. Ancak bu maçı da 7-2 kaybettik. Tıpkı 48 yıl sonra olacağı gibi dünya şampiyonu bizim gruptan çıkmıştı ve biz bu takıma 2 kez boyun eğmiştik. Ancak 3 maçta attığımız 10 gol ile garip bir unvana da kavuşuyorduk. 3.33 ortalama ile dünya kupalarının en golcü takımı. Bu unvanı büyük arenaya geri dönüşümüz olan 2002 dünya kupasına kadar koruduk. 2002’de bu unvanı kaybederken çok başka unvanlar kazanacaktık.
İlk kez katılan diğer iki ekip Güney Kore ve İskoçya ise turnuvayı golsüz ve puansız kapattılar. Güney Kore’nin Macaristan karşısında aldığı 9-0’lık mağlubiyet dünya kupaları tarihinin en ağır yenilgilerinden biri oluyordu. Bu maçta hat-trick yapan Macar Sandor Kocsis, turnuvayı da 11 golle, gol kralı olarak tamamlayacaktı. Macaristan Güney Kore’nin ardından Almanya’yı da 8-3 yenerek grubu lider tamamlıyor ve çeyrek finalde Brezilya’nın rakibi oluyordu. Çeyrek finalde Brezilya’yı yarı finalde de Uruguay’ı aynı skorla 4-2 mağlup eden Macaristan beklendiği gibi finale çıkarken final yolunda oynadığı 4 maçta tam 25 gol atmıştı. Yarı finalde Macaristan’a boyun eğen son dünya şampiyonu Uruguay, dünya kupaları tarihinde ilk kez mağlup oluyordu.
Almanya ise milli takımımızı grupta eledikten sonra, çeyrek finalde Yugoslavya’yı 2-0 mağlup etti. Almanya’nın yarı finaldeki rakibi Avusturya’ydı. Avusturya, çeyrek finalde İsviçre'yi 3-0 geriden gelerek 7-5 yenmişti. Bu maç halen dünya kupaları tarihinin en gollü maçıdır. Almanya ise yarı finalde Avusturya’yı zorlanmadan 6-1 mağlup etti ve finalde Macaristan’ın rakibi oldu.
Final maçına hızlı giren Macarlar 8. dakikada 2-0 öndeydi. Bu durum akıllara 8-3 biten grup maçını getirse de Almanlar çabuk toparlandılar ve kısa sürede skoru 2-2 yaptılar. Son dakikalara doğru gelen golle de maçı 3-2 kazandılar. Böylece Almanya tarihindeki ilk dünya şampiyonluğunu kazanmış oldu. O yıllarda Almanya’da profesyonel futbol ligi olmadığı için tamamen amatör futbolculardan kurulu olan Alman milli takımının, dünyanın en iyi futbolcularından kurulu, son olimpiyat şampiyonu ve 31 maçtır yenilmeyen Macaristan’ı yenmesi tarihe Bern mucizesi olarak geçti ve Almanların 2. Dünya Savaşı sonrası yeniden ayağa kalkmalarının sembolü haline geldi.
Dünya Kupası Yazı Dizisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder