Henüz herhangi bir Grand Slam şampiyonluğu olmamasına rağmen bana göre 2008 yılına damgasına vuran bayan tenisçi. Bu yıl 4 turnuva kazandı ama olay yaratan performansını Roland Garros'da sergiledi. Önce Sharapova'yı sonra da Dementieva'yı ilk seti verdiği ve ikinci sette de geriye düştüğü maçlarda mağlup etti. Yarı finalde de bir başka vatandaşı Kuznetsova'yı geçip finale çıktı. Özellikle Sharapova ve Dementieva'yla yaptığı maçlar tartışmasız Roland Garros 2008'in en zevkli maçlarıydı (Tıpkı aynı ay içerisinde A Milli takımımızın EURO 2008'de geriden gelerek kazandığı maçlar gibi). Buna rağmen finalde kaybetti. 2 ay sonra da Pekin'de Olimpiyat finaline çıktı ama yine kaybetti. Bu performansı onu gün itibariyle Dünya Sıralaması'nda 2. sıraya kadar çıkardı. Bana göre gücü ve yeteneği onu zirveye de taşıyacaktır. Ama en önemli problemi maç esnasında hırsını ve sinirlerini kontrol altına alamayışı. Bu nedenle de maç içindeki bölümlerde zaman zaman rakibini korttan silip, bazen de kendi eliyle galibiyeti rakibine teslim edebiliyor ki şu anda da izlemekte olduğum Sony Ericsson WTA Masters Cup maçında Venus Williams karşısında büyük avantaja sahipken aynı oyunda 3 çift hata yaparak servisini kırdırdı ve oyunu zora soktu. Hırsını ve sinirlerini kontrol altına almayı öğrenip maç içi istikrarını da daha yukarılara taşıyabilirse uzun yıllar bayan tenisinin bir numarası olabilir. Bence maç içi istikrar ve soğukkanlılık konusunda kendisine örnek alması gereken kişi erkekler tenisinin son 5 yılına damgasını vuran Roger Federer'dir. Tabi Federer kadar soğukkanlı olabilmek çok zor ama Safina maç içerisinde onun yarısı kadar soğukkanlı kalabilirse şu anki performansının çok üzerine çıkar.
Sonuçta geçen yıla kadar herkes ondan Marat Safin'in küçük kız kardeşi diye bahsediyordu, ancak bu yıldan itibaren bu tabir pek kullanılmıyor. Hatta böyle giderse ileride Marat Safin'i hatırlatmak için "hani Dinara Safina'nın bir abisi vardı ya" tabiri de kullanılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli okuyucu,
Yorumunu yazarken, bu blogun sadece yazarının kişisel görüşlerinden ibaret olduğunu ve herkesin aynı şekilde düşünmek durumunda olmadığını, farklı düşünceleri belirtmenin ve tartışmanın en güzel yolunun ise saygılı bir üsluptan geçtiğini unutmazsan, bir de değerli görüşlerinin yanında adsız yazısının olmasının pek de iyi bir şey olmadığını göz önünde bulundurursan ne mutlu sana, ne mutlu bana...