26 Haziran 2010 Cumartesi

Avrupa'nın Çöküşü Mü?

İkinci tura çıkan 6 avrupa takımının birbirleriyle eşleşmeleri sonucu çeyrek finalde 3 Avrupa takımının olacağı kesinleşti. Avrupa takımlarının genel performansı açısından sadece 4 Avrupa takımın katılabildiği ilk dünya kupasından bu yana en kötü sonuç bu. Önceki dünya kupaları ve çeyrek finale gelebilen Avrupa takımlarının sayısı ise şöyle:

2006: 6 (İtalya, Fransa, Almanya, Portekiz, Ukrayna, İngiltere)
2002: 4 (Almanya, Türkiye, İngiltere, İspanya)
1998: 6 (Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İtalya, Danimarka, Almanya)
1994: 7 (İtalya, İsveç, Bulgaristan, Hollanda, İspanya, Romanya, Almanya)
1990: 6 (Almanya, İtalya, İngiltere, Çekoslovakya, Yugoslavya, İrlanda)
1986: 5 (Almanya, Fransa, Belçika, İngiltere, İspanya)
1982: 7 (İtalya, Almanya, Polonya, Fransa, İngiltere, Sovyetler Birliği, Avusturya)
1978: 5 (Hollanda, İtalya, Almanya, Polonya, Avusturya)
1974: 6 (Almanya, Hollanda, Polonya, Doğu Almanya, İsveç, Yugoslavya)
1970: 4 (İtalya, Almanya, İngiltere, Sovyetler Birliği)
1966: 5 (İngiltere, Almanya, Portekiz, Sovyetler Birliği, Macaristan)
1962: 6 (Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan, Almanya, İngiltere, Sovyetler Birliği)
1958: 7 (İsveç, Almanya, Fransa, Galler, Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Kuzey İrlanda)
1954: 6 (Almanya, Macaristan, Avusturya, Yugoslavya, İsviçre, İngiltere)
1950: 5 (İsveç, İspanya, Yugoslavya, İngiltere, İtalya)
1938: 6 (İtalya, Macaristan, İsveç, Fransa, İsviçre, Çekoslovakya)
1934: 8 (İtalya, Çekoslovakya, Almanya, Avusturya, İspanya, İsviçre, İsveç, Macaristan)
1930: 2 (Yugoslavya, Romanya)

Not: Gruplardan doğrudan yarı finallere geçilen kupalarda grup ikincileri çeyrek finalist olarak kabul edilmiştir.

Bu arada istatistikleri incelerken Almanya'nın futbolda istikrarın ne demek olduğunu göstediği de ortaya çıkıyor. Son 14 dünya kupasında çeyrek finale gelmeyi başarabilmişler. Bakalım İngiltere'yi eleyip üst üste 15. kez çeyrek finale adlarını yazdırabilecekler mi?

20 Haziran 2010 Pazar

Roberto Baggio

Uzun zaman önce ekşi sözlüğe yazmıştım bu yazıyı. Blogda da olsun istedim.

Adamakıllı izlediği ilk dünya kupası ABD 94 olan çocuklara futbolu sevdiren adam. Futbol tarihinde hiçbir kaçan penaltı onunki kadar ünlü olmadı, bundan sonra da olacağını sanmam. Oysa o penaltı gol de olsa Brezilya, son penaltısını gole çevirmesi halinde yine kupayı alan taraf olacaktı. Ama bu ayrıntılar unutuldu. Akıllarda Baggio'nun iki eli belinde, başı önde fotoğrafı kaldı. Uzun lafın kısası o penaltıyı unutulmaz kılan, İtalya'yı tek başına finale taşıyan adam tarafından kaçırılmasıydı. Çok büyük bir ustaydı Roberto Baggio, futbol tarihinin en karizmatik futbolcularındandı.

23 Mayıs 2010 Pazar

Semi Pro

Semi Pro son zamanlarda izlediğim en eğlenceli filmlerden biri. Bunda Jackie Moon rolüyle Will Ferrel'ın katkısı çok büyük. Filmden zaman zaman Big Lebowski, zaman zaman da That 70s Show tadı almak mümkün. Eğer siz de benim gibi basketbolu ve 70'leri seviyorsanız mutlaka izleyin derim.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Ağzı Olan Konuştu

Türk futbolunda nefret tohumlarının en yoğun olduğu sezon geride kaldı. Fenerbahçeliler, Türkiye'nin %50'si olmadığından çoğunluğun sevindiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki şimdi Bursaspor şampiyon oldu diye Fenerbahçe'nin şampiyon olabileceği korkusuyla ağzı olanın konuştuğu son 10 haftada söylenenleri unutup kafamızı kuma mı gömeceğiz.

Sırasıyla Leo Franco (Fenerbahçe'nin şampiyon olabileceği korkusuyla insanların gözleri ne kadar döndüyse artık Galatasaray Fenerbahçe maçı için bile şike iddiasında bulunabildiler), Murat Şahin, Ivesa ve Serkan Kırıntılı şike yapmakla itham edildi. Merak ediyorum Bursaspor Beşiktaş maçında İbrahim Toraman'ın yaptıklarını herhangi bir Trabzonspor'lu futbolcu yapsa ve Fenerbahçe şampiyon olsaydı bu hastalıklı beyinler daha ne senaryolar üretirdi. Ama tam tersi olduğunda hiçbirinin gıkı çıkmadı.

Beşiktaş'ın mevcut kadrosundaki Fenerbahçe ağlarını en çok havalandıran adam, Alex'in arkadaşı olduğu için bilerek penaltı kaçırmakla suçlandı bu ülkede. Bu kadar saçma bir iddiaya cevap verdiğim için kendime gülüyorum ama yine de söylemeden geçemeyeceğim. Hadi diyelim ki haklısın bir adam bir penaltıyı bilerek kaçıracak olsa kaleye vurmaz, auta vurur. Ya Volkan diğer köşeye uçsa. Olsun Türkiye'de komplo teorisi üretip, insanları lekelemek için mantık süzgecine gerek yok ne de olsa.

Bir başkan kendi takımı şampiyonluk yarışının dışında kaldıktan sonra ligin şaibeli olduğundan bahsetmeye başladı. Oysa takımı şampiyonluk yarışında kalsaydı tertemiz olacaktı o lig. Ama bu başkanı kurtaran da Fenebahçe oldu sonuçta. Transferde rüya takım kurduk deyip de ligde şampiyonun 11 ezeli rakibinin 10 puan gerisinde kalan Türkiye Kupası'na çeyrek finalde veda eden, ezeli rakibine ligde her iki maçta da yenilen, sezonu çeşitli branşlarda 18 Fenerbahçe mağlubiyetiyle kapatan Adnan Polat'ın Galatasaray'ı başarısızlıklarla dolu sezonu eleştiri almadan kapatmayı başardı.

En güzeli de şuydu Fenerbahçe Trabzon'la anlaştı. Kupayı Trabzon, şampiyonluğu da Fenerbahçe alacak. Ulan 27 senedir kupayı alamayan takım niye kupayı vermek için anlaşma yapsın. Ama tabi zamanında Fenerbahçe'ye karşı Papermoon'da kupayı ve ligi paylaşanlar bu iddiayı ortaya atarken pek de zorlanmadılar.

Sonuçta hastalıklı beyinlerin ürettikleri komplo teorilerini dinledik haftalarca ve işin sonuna geldiğimizde bu teorileri üretenler istediklerini aldıkları için hiçbiri yaşanmamış gibi davranıyoruz. Biz böyle yapmaya devam ettikçe bu adamlar her yıl yeni komplo teorileri ile karşımıza çıkacak ve ektikleri nefret tohumları dönüp birgün bugün onları destekleyen takımları da hedef alacak. Kimse kusura bakmasın ama bu hastalıklı beyinlerden futbolumuzu temizlemedikçe Türk futbolundan bir bok olmaz.

Son paragrafı da şampiyona ayıralım. Bursaspor'u eskiden beri hiç sevmem ancak yaptıkları iş çok büyük. Her türlü takdiri hak ediyorlar. 3-4 maçla sezonu kurtarmak için hedefimiz Türkiye Kupası diyen Anadolu takımlarına ne kadar gıcık oluyorsam şampiyonluğa oynayan Anadolu takımlarına da o kadar saygı duyarım. Şampiyonluğa oynamakla kalmayıp şampiyon olan takıma ise ancak şapka çıkarılır. Kamuoyu Fenerbahçe'nin şampiyonluğu son maçta kaçırmasıyla meşgul olduğu için Bursaspor'un ne kadar büyük bir iş yaptığının henüz kimse farkında değil. Zamanla bunun önemi daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum. Tebrikler Bursaspor.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Hoşgeldin Diana


Fazla söze gerek yok. Bayan basketbolunda Dünya'nn 1 numaralı ismi Fenerbahçe'de. Bayan voleybolunda sırtında çubuklu forma ile Gamova'yı izleyen bu gözler şimdi de basketbol maçlarında Taurasi'yi izleyecek. Fenerbahçe'ye gelenin kim olduğunu merak edenler aşağıya göz gezdirsin. Unutmadan orda eksik kalmış 2 de Olimpiyat Şampiyonluğu var kendisinin. Bu arada fotoğrafta sol attaki WNBA logosuna dikkat.

9 Mayıs 2010 Pazar

Yakışır Sana

Bucaspor güzel İzmir'imin 7 yıllık Süper Lig hasretine son verdi. Helal olsun Bucaspor. Ben artık İzmir'de değilim ama haftasonu İzmir yolculuklarından birinde tribünde yer alıp hem İzmir'de Süper Lig maçı izleme özlemimi dindirmek hem de sizi desteklemek boynumun borcu olsun. Darısı play-off'larda Altay'ın başına...

Fotoğraf : Bucapor resmi sitesi.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Nefret Kültürü

Belki bu yazı blog tarihinin en taraflı yazısı olacak ama somut örnekler vereceğimden de kimsenin şüphesi olmasın. Dün akşamdan bu yana göz gezdirdiğim birçok sanal platformda (özellikle de hem yazdığım hem de fırsat buldukça okuduğum ekşi sözlükte) Fernerbahçe'ye, taraftarına, başkanına, yönetimine, futbolcusuna inanılmaz saldırılar ve suçlamalar okuyorum. Ezik, çirkef, futboldan anlamayan gibi tabirler kullanılıyor ki bunların tamamı alınan mağlubiyetin yarattığı hazımsızlığın sonucu.

İşin garibi (aslında pek de garip değil yıllardır alışılagelmiş bir durum bu) maçın taraflarından biri olmayan Galatasaray taraftarının da en az Beşiktaş taraftarı kadar saldırgan bir tutum sergilemesi. Kimse kusura bakmasın ama bu öfke, nefret ve saldırgan tutumun ardındaki en önemli sebep Fenerbahçe'nin son 21 maçta 16 kez yenerek ezeli rakiplerine karşı ezici bir üstünlük kurması. Amatör branşlarda rakiplerinin açık ara önünde olması da ciddi bir rahatsızlık yaratmaya başladı belli bir kesimde.

Dün bir kez daha gördüm ki Fenerbahçe'yi diğer büyük takımlardan ayıran en önemli özellikler hiçbir zaman hiçbir takımla ittifak kurma gereği duymaması ve taraftarlarının başka takımlara olan nefretinin hiçbir zaman Fenerbahçe sevgisinin önüne geçmemesi. Bunun özellikle altını çizmek gerek. Etrafta o kadar garip taraftarlar var ki adamlar Beşiktaşlı ya da Galatasaraylı değil Antifenerli. Bu nasıl bir taraftarlık anlamak mümkün değil. Fenerbahçe'nin en sevdiğim özelliklerinden biri de her zaman kendi göbeğini kendi kesmesi. Başka takımların attığı gollerle şampiyon olmamıştır Fenerbahçe (Şampiyonluk yolundaki rakibine her 2 maçta da yenilip ondan sonra Denizli'den gelen gol haberiyle şampiyonluk turu atmamıştır). Hep kendi işini kendi görmüştür. 95/96 sezonunda şampiyon olurken şampiyonluk yolundaki rakibi Trabzonspor'u ligin son haftalarında deplasmanda 2-1 yenerek liderliği almış ardından da şampiyon olmuştur. 2000/2001 sezonunda şampiyonluk yolundaki rakibi Galatasaray'ı evinde 2-1 yenerek liderliği almış ve ardından şampiyon olmuştur. 2003/2004 sezonunda şampiyonluk yolundaki rakibi Beşiktaş'ı deplasmanda 3-0 yenerek şampiyonluğa yürümüştür. 2004/2005 sezonunda şampiyonluk yolundaki rakibi Galatasaray'ı evinde 1-0 yenerek o maçta şampiyonluk turu atmıştır. 2005/2006 sezonunda şampiyonluk yolundaki rakibi Galatasaray'ı her 2 maçta da yenmesine rağmen (sezonun 2. yarsındaki maçı 4-0 kazanırken 3 topu da direkten dönmüştür) şampiyonluğu verdi. 2006/2007 sezonunda şampiyonluk yolundaki tüm rakiplerini yenmiş derbi maçlarda yenilgi yüzü görmemiştir. Eğer ortada bir çirkeflik varsa o da her şampiyonluğunu şampiyonluk yolundaki rakibini yenerek alan bu takımın şampiyonluklarına dil uzatmaktır.

11 Nisan 2010 Pazar

Sarı Melekler

Bu akşam bayanlar voleybolda Türkiye Kupası finalinin ilk ayağı oynandı. Ben de hem olimpik bir sporda Şampiyonlar Ligi seviyesinde final oynayan ilk Türk takımı Fenerbahçe Acıbadem'e teşekkür etmek hem de sıkı bir Fenerbahçe taraftarı olarak gönül verdiğim takımı bu zorlu final mücadelesinde yalnız bırakmamak için tribündeki yerimi aldım.

Kapasitesi çok da fazla olmayan Burhan Felek Spor Salonu'nun (TVF 50. Yıl Spor Salonu) tribünleri maçın başlamasına kısa bir süre kala doldu. Sarı Melekler maça oldukça iyi başlayıp ilk 2 seti çok rahat kazandı. Herkes 3. sette de benzer bir tablo beklerken Neslihan'ın etkili oyunuyla toparlanan Vakıfbank Güneş Sigorta Avrupa 2.si Fenerbahçe Acıbadem karşısında üst üste 3 set alarak maçı 3-2 kazandı. Bu maç Sarı Melekler'e play off öncesi önemli bir uyarı oldu. Umarım Çarşamba akşamı oynanacak olan maçta bu skor telafi edilir ve Sarı Melekler sezonun ilk kupasını alır.

Ful Yaprakları

Devlet tiyatrolarında 5 yıldır sahnelenmekte olan bir oyun Ful Yaprakları. Bense oyunu ancak dün akşam İstiklal Caddesi'ndeki Küçük Sahne'de izleyebildim. Küçük Sahne adı gibi gerçekten oldukça küçük bir tiyatro salonu. Bu yüzden yerinizin kötü olması gibi bir durum pek söz konusu değil. Kenarda kalmak ya da çok arkada kalmak gibi bir derdiniz yok ama koltukların arası dar ve tahta koltuklar pek de rahat değil. Ancak bu bu durum sahnenin nostaljik havasını kaybetmemesini sağladığı için beni pek rahatsız etmedi.

Oyuna gelecek olursak, Civan Canova'nın kaleminden çıkan olağanüstü diyaloglar ve Musa Uzunlar'ın son derece başarılı oyunculuğu izleyiciye hem keyif veriyor hem de derin düşüncelere sürüklüyor. Kadın erkek ilişkilerinden, anne baba ile ilişkilere; aşktan, günahlar ve Tanrı'ya birçok konu hakkında normların dışında lafları cesurca söylüyor oyun. İzleyiciye de benzer sorular sorduruyor.

Oyunda Musa Uzunlar'ın canlandırdığı Richard karakteri "hoşumuza giden bedenlerin içine hayalimizdeki ruhu yerleştirip adına da aşk diyoruz" gibi bir cümle kuruyor. Bugüne kadar aşk üzerine sayısız şarkı yapıldı, sinema filmi çekildi, tiyatro oyunu sahnelendi. Ancak aşkın bu kadar güzel tanımlandığı bir eser hatırlamıyorum açıkçası.

Son söz olarak da ne yapın edin, gösterimden kalkmadan önce bu oyunu izleyin derim.

4 Nisan 2010 Pazar

Müzekart

2 hafta önce İzmir'den gelen bir arkadaşımı Sultanahmet'e götürdüm. Sultanahmet Camii, Yerebatan Sarnıcı, Topkapı Sarayı, Dikilitaş, Ayasofya, İstanbul Arkeoloji Müzesi gibi çok sayıda tarihi değerin iç içe olduğu bir yerde gezme keyfini ben de bir kez daha yaşamış oldum. Topkapı Sarayı'na girişte giriş ücretinin 20 TL olduğunu, aynı parayla bir müzekart alıp çok sayıda tarihi yeri 1 yıl boyunca gezebileceğimi öğrenince karar vermek çok zor olmadı. Sıra bana geldiğinde müzekartım 2 dakika içinde hazırdı.

Müzekart güzel bir uygulama. Müzekartla gezilebilen başlıca müze ve örenyerleri şunlar : Ankara Etnoğrafya Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi (Ankara), Antalya Müzesi, Aspendos (Antalya), Ayasofya Müzesi (İstanbul), Sualtı Arkeoloji Müzesi (Bodrum), Boğazköy, II. TBMM (Ankara), Efes, Hierapolis, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İshak Paşa Sarayı (Ağrı), Mevlana Müzesi (Konya), Kapadokya, Mardin Müzesi, Noel Baba Müzesi, Topkapı Sarayı, Truva Antik Kenti. İlk etapta göze çarpan eksikler Dolmabahçe Sarayı ve Yerebatan Sarnıcı. Bunun nedeni de farklı müze ve sarayların farklı kurumlara bağlı olması. Bunlar tek bi çatı altında birleştirilirse müzekart da daha işlevsel bir hale gelir ve daha çok kişi müzekart sahibi olur diye düşünüyorum.
Blog Widget by LinkWithin