
30 Ekim 2008 Perşembe
Dead Silence

Ata Demirer

Ayrıca kendisinin zamanında Alem FM'de yaptığı radyo programlarını dinlemediyseniz, kayıtlarına bir şekilde ulaşmanızı şiddetle tavsiye ederim.
24 Ekim 2008 Cuma
The Insider

Filmde modern insanın kapitalist düzende sistemin dişlilerinden biri haline gelmesi, ideallerini, özgürlüğünü ve ahlaki değerlerini ise sistemin çarklarının ona izin verdiği ölçüde koruyabilmesi kusursuzca anlatılmış. Özellikle basın özgürlüğü açısından düşündüğümüzde filmin çekilmesinden bu yana geçen 9 yıllık sürede dünyada bu konuda pek bi değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. Şartlar hala aynı, gazeteciler ve televizyoncular medya patronlarının kendilerine çizdiği sınırların dışına çıkamıyorlar ve "özgür basın" sözü içi doldurulamayan bir klişe haline geliyor.
Son olarak sigara içenlere Russel Crowe'un filmde başarıyla canlandırdığı Dr. Wigand'ın itiraflarını tekrar tekrar dinlemelerini öneriyorum.
Son olarak sigara içenlere Russel Crowe'un filmde başarıyla canlandırdığı Dr. Wigand'ın itiraflarını tekrar tekrar dinlemelerini öneriyorum.
23 Ekim 2008 Perşembe
Cloverfield

Filmle ilgili bir başka olumsuz taraf da filmin süresi. 80 dakikadan kısa süren filmde ilk 20 dakikanın tek bir amacı var, o da bize bunun bir felaket filmi olduğunu unutturup ilk saldırı anında karakterlerle birlikte şok olmamızı sağlamak. Bu taktik kısmen başarılı olmuş aslında ama ilk 20 dakikanın filmin geneliyle pek de fazla alakası olmadığı düşünüldüğünde 1 saatten bile kısa bir film izlemiş gibi hissediyor insan kendini.
Filmde bulunan çok sayıda mantıksız duruma felaket filmi olması, havada kalan çok sayıda soruya da işin arkasında J.J. Abrahams'ın bulunması nedeniyle çok fazla takılmadım ama felaketin yaşandığı şehre kafayı taktım. Hazır el kamerası gibi orjinal bir fikir varken keşke New York yerine felaketlerden nasibini almamış, daha orjinal bir yer seçilseydi. Ama klişelerden vazgeçemeyen Hollywood sineması felaket filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Özgürlük Heykeli'ne yine başrolü vermiş. Bununla da yetinmeyip, filmin afişini de kesik başlı Özgürlük Heykeli ile süslemiş. Hayır New York'a da yazık. Sırf Özgürlük Heykeli her felaket filminde ayrı bir atraksiyona girecek diye güzelim şehrin başına gelmeyen kalmadı.
Bunlar da filmle ilgili imdb kaynaklı bazı hoş bilgiler :
Bunlar da filmle ilgili imdb kaynaklı bazı hoş bilgiler :
- Açılış sekansında ekranın sağ alt köşesinde Lost'tan tanıdığımız Dharma Initiative'in logosu net bir biçimde görülebiliyor.
- Baştaki sahneler en son sondaki sahneler ise en önce çekilmiş.
- Filmin büyük bölümünde kamerasıyla çektiklerini izlediğimiz Hud karakterinin adı Heads-Up Display'in kısaltmasından gelmekteymiş.
- Özgürlük Heykeli'nin kopan başının yolun ortasına düşmesi, 1981 yapımı "Escape From New York" filminden esinlenmeymiş (Ben demedim mi Özgürlük Heykeli her filmde ayrı atraksiyona giriyor diye. Düşünün artık aynı atraksiyonlara ikinci kez girmeye başlamış).
- Bu arada insanların Özgürlük Heykeli'nin başını gerçek boyutundan daha büyük olarak hayal etmelerinden dolayı kopan baş orjinaliden %50 daha büyük boyutlarda gösterilmiş.
- Ayrıca filmin son sahnesinde (Ancak kronolojik olarak canavarın düşmesinden 1 ay kadar öncesine ait olan) arka planda oldukça uzak bir noktada okyanusa bir şeyin düştüğü ve su sıçramasına neden olduğu görülüyor. Bunun filmdeki canavarı taşıyan yumurta gibi bir şey olabileceği şeklinde görüşler var.
21 Ekim 2008 Salı
Just Like Heaven

Romantik komedilerden pek fazla hoşlanmayan biri olmama rağmen başarılı bulduğum film. Sanırım bunun en önemli nedeni filmde romantizmin de komedinin de yalın ve abartısız olması. Ayrıca film tam bir San Francisco filmi olmuş, sokaklar bana Play Station'da Driver oynadığım günleri hatırlattı.
Aslında bir filmin bir şehirle özdeşleşmesini en güzel anlatan örneklerden biri bence Eşkıya'dır. Teknolojinin nimetlerinden yararlanan Organize İşler İstanbul manzaraları içeren bir film olmaktan öteye gidemezken Eşkiya tam bir İstanbul filmi olmayı başarmıştır. Kısacası bir filmin bir şehirle özdeşleşmesi için o şehri değil de o şehrin dokusunu yansıtması gerekir diye düşünüyorum. Just Like Heaven'ı beğenmemdeki bir başka etken de bunu başarabilmiş olması.
Aslında bir filmin bir şehirle özdeşleşmesini en güzel anlatan örneklerden biri bence Eşkıya'dır. Teknolojinin nimetlerinden yararlanan Organize İşler İstanbul manzaraları içeren bir film olmaktan öteye gidemezken Eşkiya tam bir İstanbul filmi olmayı başarmıştır. Kısacası bir filmin bir şehirle özdeşleşmesi için o şehri değil de o şehrin dokusunu yansıtması gerekir diye düşünüyorum. Just Like Heaven'ı beğenmemdeki bir başka etken de bunu başarabilmiş olması.
The Bucket List

- Hem yönetmen hem de Morgan Freeman birbirlerinden bağımsız olarak Edward Cole rolü için Jack Nicholson'u düşünmüşler.
- Senaryo sadece 2 hafta da tamamlanmış.
- Filmde Morgan Freeman'ın oğlunu gerçek oğlu Alfonso Freeman canlandırmış.
- Filmde Kopi Luwak kahvesiyle ilgili anlatılanlar gerçekmiş.